İlk öğrenilen ve en kolay yüzme biçimi serbest stildir. Basitçe tarif etmek gerekirse suda yüzüstü durulur, başın çok az bir kısmı suyun dışında kalır, ayakların yukarı aşağı hareketi eşliğinde bir sağ bir sol kulaç atılır. Aralarda nefes alınır. Yüzmenin ilk evresi olan debelenme de serbest stil yüzmenin bir ön aşaması sayılabilir pekala... Bu biçimdeyse amaç boğulmamak, suyun üstünde kalmayı başarabilmektir. Mesafe kaydetmek ikinci plandadır ve kafanıza göre hareket etme özgürlüğünüz vardır.
Başbakanın gazete patronlarına yaptığı otokratik seslenişten sonra birden eşitlik, özgürlük, çoğulculuk temalı "demokratik açılım"ın gidişatı ile serbest stil yüzme arasındaki benzerlik dikkatimi çekti. Demokrasi denizinde açılabilme umuduyla debelenirken bir an "İşte yüzüyorum çeşmi siyahım!" nidalarıyla sevinen hükümetin aslında yolun çok başında olduğunu yüzerken ayaklarının sık sık dibe çekilivermesinden anlıyor, herhangi bir mesafe kaydedilmediğini, kafaya göre hareket edildiğini görüyorum. Zira basın özgürlüğü sıralamasında 134 ülke arasında 106'ıncı sıradayız! Bir ülkenin başbakanının kürsüye çıkıp gazete patronlarına yazarlarını kontrol etmesi gerektiğini söylemesi hangi demokrasiyle hangi özgürlükle bağdaşıyor anlam veremiyorum. Elbette başbakanın da eleştirme hakkı var ama bu buyurgan tavrın doğurduğu sonuç kocaman bir ses uyumsuzluğu.
"İçinde yaşadığımız yüzyılda ‘demokrasi’ duygusal bir kavram olarak kullanılmaktadır. Yapısı, amacı ve işleyişi tamamen farklı olan politik rejimlere demokrasi kelimesi yakıştırılmaktadır. Bugün için demokrasi kavramı tamamen boş bir anlam ihtiva etmektedir. ‘Anayasal’ kelimesi, ‘demokrasi’ kelimesinin bir öneki olarak kullanılmalıdır. Demokrasinin temel ilkelerinden birisi olan bireysel özgürlük, ancak devletin faaliyet alanı ve çerçevesinin anayasal normlarla sınırlandırılması halinde bir anlam ihtiva edebilir." - James McGill Buchanan (1986 Nobel Ekonomi Ödülü'nü almış ekonomi ve politikayı birleştiren Kamu Tercihi Teorisi'nin kurucusu)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder