29 Mayıs 2009

Bilincimin Külahından Akarken Yalayamadığım Fikrî Sıvı Molekülleri

Yaz geldi nihayet... Depresyona en ters mevsim gibi değil mi? hayır! Ters değil. Bence bütün yükü güze ve kışa yüklemek ahlaksızlıktır. Kendini kötü hissetme özgürlüğünü kendi elinden almaktır... Pekâlâ, sıcak içime işlerken ve tek amacım serinlemekken de kötü hissedebilirim. Baharda papatyalara bakıp hüzünlenebilirim...
Hafızamın en mavi suları gerçek oluverse, uzansam bir şezlonga... Bir elimde sevdiğim bir meşrubat, diğerinde okunası bir neşriyat... Yanı başımda bir sevdicek... Yok be! O kadar da değil! Böyle bir anda da mutsuzlanmam canım. Oh derim, mis derim, huzur derim, Allah derim! Derim de derim... E şezlongdayım ya, sabit tepinirim! Zaafımdır şımarırım, hakkımdır kikirderim!
Ama ya o delirten yaz sıcağında yapayalnızsam? Mavi sular mümkünsüz, şezlonglar ütopyaysa? Ay akşamdan ışıksa ve daha da kötüsü yüküm şimşir kaşıksa? Hah, gelsin baş ağrısı, gitsin asabiyet! Çekilmez öylesi yazlar... Depresyona bile girilmez o sıcakta... Uyuşturulmuş büyük baş bir hayvan misali, olmayan bir hayatı izlerim. Tatil muhabbetlerine ifrit olurum. Hayatın bana ifrit adı konulmuş bir duygu yaşatıyor oluşuna gıcık olurum! Öyle yazlar bitmek bilmez zaten, Afrika dalgası gelir, her yerde serdar ortaç çalar... İç bunaltan her şey gelir. Gelir de gelir.
Öyle işte... Yaz herkese hak bayram değildir... Olmayabilir... Bunu unutmayalım... Nispet yapmayalım... Ayıp olur... Ben olsam yapardım... Ama yapılmasa daha iyi olur... Ne bileyim...

Hiç yorum yok: