26 Eylül 2010

Sır Gibi Süregelen Bir Azınlık Geleneği: Paşa Çayı


Çayın, dünyanın nerelerinde kaynar derecede sıcak içildiğini gösteren bir istatistik çıkarılabilir. Ama hiçbir istatistik yeryüzünde kaç kişinin çayı “paşa çayı” olarak içtiğini gösteremez. Çay, kahve gibi sıcak içeceklerin kaynamış su ile yapıldığı ve sıcaklığını yitirmeden içildiği yerlerde yaşayan bir azınlık vardır. Bu azınlık, sıcak içecekleri genel tüketicilerin aksine kaynar değil de dilin yanma eşiğinin hemen altındaki o belirsiz sıcaklıkta içer.
Paşa çayı içmeyen ve sevmeyen kitle, paşa çayı içen ve seven kitlenin, henüz dilinin yanma eşiği yükselmemiş olan “çocuk” grubundan olduğunu sanır. Onlar için bir şeyi sıcak içemeyecek olan yegâne kitle, çocuklardır. Ebeveynlerin bol şekerli, ılık ve demli olmayan çay için yaptıkları tanımlamadır “paşa çayı”. Bazı bireylerde bu çaya olan bağımlılık çocukluk dönemiyle sınırlı kalmaz, zamanla evrim geçirir ve bireyler bu evrim sürecinde kendi kişisel “paşa çayı” kriterlerini belirler. İdeal sıcaklık kavramının kişiselleştirilmesi, çayla beraber, diğer tüm sıcak içecek çeşitlerine uygulanır.

Paşa çayı içme alışkanlığı genelde çocukluk çağının bitmesiyle son bulur ve çocuk olarak nitelendirilemeyecek kaç kişinin paşa çayı içmeye devam ettiği bir muamma olur. Çocukluk çağını atlayan kişilerin sıcak içecekleri toplumun geneli gibi çok sıcak içebildiği varsayılır. Toplum pek çok konuda olduğu gibi, bu konuda da yanılgıya düşer. Artık yetişkin olmasına rağmen paşa çayı içmekten vazgeçmemiş olan bireylerin sayısı, kesin bir veri olmasa da sanılandan daha fazladır. Bu azınlık, paşa çayı içmeyenleri anlamakta zorlanır. Ağız ve dil ile yeterince temas etmeden ve “hüp” yöntemiyle içilen çay ve kahvenin tadının alınamayacağı fikrini savunurlar.
Azınlık, toplum baskısına maruz kalır. Yetişkin bir insanın çayı kahveyi herkes gibi kaynar içmiyor oluşu, içebilenler tarafından “çocuksu” bulunur. Azınlığın en sık karşılaştığı tepki de “alay” olur. Onlarla alay ederler. Alay konusu olmak istemeyen paşa çayı geleneğinin sürdürücüleri, kendi savunma sistemlerini geliştirir. Bu da sıklıkla kendini gizlemek şeklinde gerçekleşir.  Kendini gizleme, iletişimsizliği doğurduğundan yasal veya yasa dışı herhangi bir örgütlenme imkansızlaşır.
Misafirlik gibi uzun süreli kaynaşık etkinliklerde sorun yoktur. Örneğin, normal insanlar, bir bardak sıcak çayı kısa sürede içebilir ve eğer çay soğumuşsa çayın yenilenmesini isterler. Paşa çayı seven birey ise çayını soğutma amaçlı ilave soğuk su vs. isteyemez, kimseye çaktırmadan çayın ideal sıcaklığa erişinceye kadar soğumasını bekler ve diğerlerinden daha geç bitirir. “Bir çay için de öyle gidin bari.” türü dar zamanlı etkinliklerin çoğunda o çay reddedilemez ve paşa çayı sever acil bir şekilde çayı içip oradan ayrılmak zorundadır. Bu durum onun için ızdıraba dönüşür. Çünkü Türk usulü içilen standart çay çok kısa sürede soğuyamayacak kadar sıcaktır. Ağızın ve dilin yanması kaçınılmaz olur ve bu durum, paşa çayı severin hoşuna gitmez.
Paşa çayı sevenler nadiren de olsa kendilerini deşifre ederler ve hallerinden memnundurlar. Paşa çayı geleneğini sır gibi sürdüren bu azınlıkla ilgili kesin olan tek veri, çocuklukta duydukları “Kahve içersen bıyıkların çıkar.” efsanesine bu gün hiçbirinin inanmıyor olduğudur.
 

Hiç yorum yok: