1 Şubat 2010

Kırpıştırmayın, Kırpıştırtmayın!

En eski Türk filmlerinden, günümüzün en son teknoloji ve en yüksek bütçelerle çekilen dizilerine varana kadar pek çok Türk yapımı izlencede karşımıza çıkan bir sorun bu: Yersiz, zamansız ve amansızca göz kırpıştırma durumu. Oyuncularımızın çoğu ameliyat edildikleri, öldükleri, bayıldıkları, uyudukları sahnelerde göz kırpıştırmadan duramazlar ki bu sahneler seyircinin konsantrasyonunun en yüksek noktada olduğu önemli anlardır. Kırpışmaması gereken göz o sahnede kırpıştırılır ve seyirci bir anda “Aha! Gözlerini kırptı!” tespitini yapar ve trans sona erer.

Gelelim sorunun çözümüne. Öncelikli çözüm oyuncuların bununla ilgili pratik yapmalarıdır. Zira bilinçli bir çalışmayla refleks tabir ettiğimiz bazı tepkimelerimizi minimuma indirebiliriz. Onca insana izlemesi için bir şeyler sunuluyorsa ve çaba iyi olması, beğenilmesi yönünde ise, birileri söz konusu oyuncuya bu işi yaptığı için para ödüyorsa ve oyuncu tabir ettiğimiz kişi kendisine bu mesleği seçmişse bu kusurların üstesinden gelmeyi bilmelidir.
İkinci ve son çözüm ise gözünü kapalı tutması gereken kahramanın göz kırpıştırmalarına çekim açısı, montaj, netlik gibi öğeler üzerinden yapılacak kurtarıcı biçimlendirme çalışmalarıdır. Bu da kamera arkasındaki yönetmen, kurgucu gibi insanların işi. Zira izleyicinin dikkatini dağıtan bu sorun gerçekçi bir sahneyi bir anda yapmacıklaştırabilir, dramı komedileştirebilir ve benzeri nahoşluklar oluşabilir. Kırpıştırmayın, kırpıştırtmayın diyorum tek gözümü kırparak...

Hiç yorum yok: